Baştan söyleyeyim, tamamen deneyimlerimi paylaşacağım.
Herhangi bir yazıya ya da kişiye atıf yapmadan, bu süreci nasıl yürüttüğümüzden
(ben, eşim ve annem) ya da yürütmeye çalıştığımızdan bahsedeceğim.
İpek şu an 8,5 aylık ve neredeyse her dediğimizi anlıyor,
ses tonumun değişikliğini fark edebiliyor, kızgın olduğumu ya da o gün hüzünlü
isem hüzünlü olduğumu hissedebiliyor. Çok enteresandır ki böyle günlerimde onu
karşıma alıp konuştuğumda “İpek’im bak anne bugün yorgun dediğimde ya da anne
bugün işte çok sıkılmış, canı sıkkınmış dediğimde” anlamış gibi ki anladığını
düşünüyorum o gün akşam yemeğimizi çok rahat yiyoruz ve uyku dalışlarımız çok
daha rahat ve kısa oluyor.
Son birkaç haftadır İpek ağlayarak istediklerini yaptırma
modunda ki, bu da bizi mutsuz ediyor şu günlerde. Çünkü ilerde zırlak bir kızım
olsun istemiyorum, tabi bu istemek ya da istememekle olmuyor maalesef, sadece
olmaması için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz şu anda.
Elinden bir şey alındığında bas bas tilki göz yaşları ile
ağlıyor, yer/mekan/kişi değişikliklerinde ağlıyor, özellikle hafta sonları
sürekli benim onunla aynı odada olmamı istiyor, odayı terk ettiğimde hemen
mızmızlanıyor (babamız bu durumdan çok şikayetçi:))Bu süreçlere tek tek değineceğim:
Elinden Alınan
Herhangi Bir Şey İçin Ağlama
Bir örnek vereceğim; oyalanmak için pencere kenarında, dışarıda oynayan çocukları izliyoruz, bir elimiz de perdeyi tutar halde ama dikkatimiz de çocuklarda… E bendeki de bel yani, sürekli ayakta durmak beni de yoruyor. Hadi bakalııııım, şimdi oyuncaklarımızın yanına gidelim diyip onu pencere kenarından ayırmamla birlikte, bir elinde tuttuğu perdededen de ayrılmak zorunda kalıyor. Vay efendim sen misin onun elinden perdeyi alan, ağlamalar, kucaktan resmen atlama hareketleri ve timsah göz yaşları. Denedim, yeniden perdeyi eline vermeyi ve anında sustu! Haa dedim anlaşıldı, senin derdin ağlayarak istediğini yaptırmak... Aynı şey kumanda için de geçerli, cep telefonum içinde ve iş yeri kimlik kartım içinde… Cep telefonumla oynamak yasak, her gördüğünde eline almak istiyor ancak dikkatini başka bir şeyle çekip anında telefonumu ortamdan uzaklaştırıyorum. Kumanda ile oynamak serbest, itiraf ediyorumL onunla çok güzel oyalanıyor o nedenle bazen onu kumanda ile baş başa bırakıyorum. Kumandanın pillerini çıkarıyorum ve iyice steril ediyorum. Ancak ağzımıza almak yasak… Oyun kuralımız bu, işte bu noktada kumandayı ağzına götürdüğü anda uygun (her zamankinden farklı bir ses tonu ile ancak bağırmadan) bir ses tonu ile gözlerinin içine bakarak“Annecim HAYIR, o ağza alınacak bir şey değil diyorum”, tabi ki birkaç kez şansını deniyor ama sonrasında ağzına alma alışkanlığını bir kenara bırakıp oynamaya devam ediyor, düğmelerine basıyor, ona konuşuyor vs. Böyle böyle her “HAYIR” kelimesini duyduğunda önce gözümün içine bakıyor, duraksıyor ve yaptığı şeyden vazgeçiyor, sonra ikinci şansını deniyor, yine HAYIR kelimesini duyduğunda tamamen vazgeçiyor. Tabi burada da sınırlı olmak lazım, çocuğa oyuncak gibi görüp arkadaş ya da eş dostunuza bak şimdi hayır diyeceğim ne yapacak izle dememek lazım, makul ve olması gereken durumlar ve gerçekten HAYIR’ı hak eden durumlar için uygulama yapılmalı ki çocuk da neyin ne olduğunun ayrımına varabilsin. Bir de tabi HAYIR dediğiniz bir şeye bir daha EVET şeklinde göz yummamalısınız ki çocuk da kendi içinde çelişkiye düşmesin. İdmanlarımız devam ediyor, şu an gayet başarılıyız. Ancak bazen terelellim zamanlarımız oluyor, olmuyor değil, ağlıyor ancak dediğini yine yapmıyoruz, dikkatini dağıtmaya çalışıyoruz.
Bir örnek vereceğim; oyalanmak için pencere kenarında, dışarıda oynayan çocukları izliyoruz, bir elimiz de perdeyi tutar halde ama dikkatimiz de çocuklarda… E bendeki de bel yani, sürekli ayakta durmak beni de yoruyor. Hadi bakalııııım, şimdi oyuncaklarımızın yanına gidelim diyip onu pencere kenarından ayırmamla birlikte, bir elinde tuttuğu perdededen de ayrılmak zorunda kalıyor. Vay efendim sen misin onun elinden perdeyi alan, ağlamalar, kucaktan resmen atlama hareketleri ve timsah göz yaşları. Denedim, yeniden perdeyi eline vermeyi ve anında sustu! Haa dedim anlaşıldı, senin derdin ağlayarak istediğini yaptırmak... Aynı şey kumanda için de geçerli, cep telefonum içinde ve iş yeri kimlik kartım içinde… Cep telefonumla oynamak yasak, her gördüğünde eline almak istiyor ancak dikkatini başka bir şeyle çekip anında telefonumu ortamdan uzaklaştırıyorum. Kumanda ile oynamak serbest, itiraf ediyorumL onunla çok güzel oyalanıyor o nedenle bazen onu kumanda ile baş başa bırakıyorum. Kumandanın pillerini çıkarıyorum ve iyice steril ediyorum. Ancak ağzımıza almak yasak… Oyun kuralımız bu, işte bu noktada kumandayı ağzına götürdüğü anda uygun (her zamankinden farklı bir ses tonu ile ancak bağırmadan) bir ses tonu ile gözlerinin içine bakarak“Annecim HAYIR, o ağza alınacak bir şey değil diyorum”, tabi ki birkaç kez şansını deniyor ama sonrasında ağzına alma alışkanlığını bir kenara bırakıp oynamaya devam ediyor, düğmelerine basıyor, ona konuşuyor vs. Böyle böyle her “HAYIR” kelimesini duyduğunda önce gözümün içine bakıyor, duraksıyor ve yaptığı şeyden vazgeçiyor, sonra ikinci şansını deniyor, yine HAYIR kelimesini duyduğunda tamamen vazgeçiyor. Tabi burada da sınırlı olmak lazım, çocuğa oyuncak gibi görüp arkadaş ya da eş dostunuza bak şimdi hayır diyeceğim ne yapacak izle dememek lazım, makul ve olması gereken durumlar ve gerçekten HAYIR’ı hak eden durumlar için uygulama yapılmalı ki çocuk da neyin ne olduğunun ayrımına varabilsin. Bir de tabi HAYIR dediğiniz bir şeye bir daha EVET şeklinde göz yummamalısınız ki çocuk da kendi içinde çelişkiye düşmesin. İdmanlarımız devam ediyor, şu an gayet başarılıyız. Ancak bazen terelellim zamanlarımız oluyor, olmuyor değil, ağlıyor ancak dediğini yine yapmıyoruz, dikkatini dağıtmaya çalışıyoruz.
Yer/Mekan/Kişi Değişikliklerinde Ağlama
Bu her zaman karşılaştığımız bir durum değil, nedeni
konusunda da tam bir fikrim yok, değişkenizJ
Güven duygusu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm ilk önceleri… Yani kendini
güvende hissedemediği durumlarda mı ağlıyordu diye gözlemledim ancak bir ipucu
da bulamadım. Atlatmak adına ne yapıyorsun derseniz, şu an kendi haline
bıraktım. Böyle durumlarda sadece sakinleştirmeye ve durumu anlatmaya
çalışıyorum. Böyle bir durumda onu ortamdan uzaklaştırma fikrine karşıyım, zira
yanında olup ona güven vermeye ve duruma daha çabuk alışmasına yardımcı olmaya
çalışıyorum ki bu zamana kadar da bir sıkıntı olmadı.
Odayı Terk Etmem Durumunda Ağlama
Özellikle hafta sonları sürekli birlikte olduğumuz için
sanırım, babasına emanet edip çok pardon ama WC ye dahi gitmem problem oluyor.
Başlıyor hemen mızmızlanmaya J
Hem bu durumu çözmek adına hem de baba-çocuk güven ilişki ve duygusunu güçlendirmek
adına sadece gerekli zamanlarda değil ciddi anlamda sadece “Eşimin İpek için
ayrılmış kalite zamanlar” ını arttırıyoruz. Çoğu sabah ben iş için
hazırlanırken eşim İpek’i yanına alıyor ve koyniş koyniş yatıyorlar,
kıskanmıyor değilim ama bağları için gerekli olduğu düşünüyorum. Ha alışkanlık
olur mu diye bunu yapmaktan sakınanlara açık ve net söyleyeyim, yaklaşık 1
aydır durum böyle ve İpek’in hiçbir uykusunda ekstra böyle bir talebi olmuyor,
gayette kendi yatağında misler gibi uyuyor. (Uyku rutini ve kendi kendine uyuma
ile ilgili yazımı da okumak için tık tık )
Durum özetle şu, bütün alışkanlık ve davranış şekilleri
tamamen sizin ve bebeğinizin iletişimine kalmış aslında… Eğer net kurallar
belirler ve onun dilinden anlayıp onun dilinden konuşursanız işlem tamam
demektir. Diş çıkarma ve hastalık dönemlerinde kural dışına çıkılabiliyor ancak
önemli olan alışkanlığın değişime uğramaması...
Özetle biz çalışan anneler, kuzularımızın ağlamasına pek de kıyamıyoruz. O vicdan azabı hep yanı başımızda... Zaten az zaman geçiriyorum, bir de ağlamasına izin veremem ya da yanlız oynamasın hep yanında olayım şeklindeki düşünce kısa vadede evet bizi tatmin edebilir ancak uzun vadede araştırmalarda aslında çok da doğru davranışlar olmadığını gösteriyor.
Bir sonraki yazımda da aktivite zamanlarımızdan bahsetmek istiyorum.
Özetle biz çalışan anneler, kuzularımızın ağlamasına pek de kıyamıyoruz. O vicdan azabı hep yanı başımızda... Zaten az zaman geçiriyorum, bir de ağlamasına izin veremem ya da yanlız oynamasın hep yanında olayım şeklindeki düşünce kısa vadede evet bizi tatmin edebilir ancak uzun vadede araştırmalarda aslında çok da doğru davranışlar olmadığını gösteriyor.
Bir sonraki yazımda da aktivite zamanlarımızdan bahsetmek istiyorum.
Şimdilik sevgiyle kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder